Homeopati Üzerine

Bundan tam 300 yıl kadar önce Alman Doktor Samuel Hahnemann tarafından “benzer benzeri iyileştirir” prensibiyle ortaya çıkmış tamamlayıcı tıp sistemi olarak bilinen Homepati, bitkiler, hayvanlar, mineraller ve metallarin seyreltilerek homeopatik ilaç elde edilmesine yarayan bir sistem. Türkiye’de son yıllarda ilgi görmeye başlayan bu tamamlayıcı tıp sistemiyle ilgili olarak Homeopati Danışmanı Hande Özçıkrıkçı ile konuştuk.

Öncelikle biraz sizi tanıyabilir miyiz?

2008 yılından beri Homeopati Danışmanı olarak çalışıyorum. Yurtiçi ve yurtdışında Homeopati eğitimlerimi tamamladım, ayrıca Ayurveda ve Shiatsu yanı sıra Yoga üzerine eğitimler alıp uyguladım. Kendimi bildim bileli, hastalık fenomenine ve iyileşmenin doğasına oldukça meraklıydım ve erken yaşlarda, “neden hastalanırız ve nasıl iyileşiriz? Bu iki mekanizma neden farklı bireylerde farklı işliyor?” gibi sorulara cevap aradım. Bu sorulara Homeopati oldukça tatminkar cevaplar verdi ve benim insana, bedene ve ruha bakış açımı oldukça etkiledi.

Homeopati nedir?

Alman doktor Samuel Hahnemann’ın yaklaşık 300 yıl önce “benzer benzeri iyileştirir” prensibinden hareketle geliştirdiği, doğadaki hemen her maddenin (bitkiler, hayvanlar, mineraller, metaller) seyreltilerek birer şifa olabileceğine inanan, her bireyi de hastalanma şekline ve karakter yapısına bakarak, doğadaki bu maddelerle eşleştirerek iyileştirmeyi amaçlayan bir tamamlayıcı tıp sistemidir. Hastalığa değil, hastanın kendisine bakan, iyileşmeyi sağlayacak maddelerin tıpkı insan gibi birer ruhu olduğuna inanan homeopatide, hasta kişiyi en etkili, hızlı ve nazik yolla iyileştirme hedeflenir.

Türkiye’de homeopati biliniyor mu? Bizde yeterince homeopat var mı?

Son senelerde Homeopati bilinirlik kazanmaya başladı. Homeopati derneklerinin açılması, Türkiye’de Homeopati eğitimlerinin düzenlenmesiyle homeopatlar yetişmeye ve her kesimden ve her şikayetten insana homeopatik destek vermeye başladılar. Yeterli olup olmadıklarını zaman gösterecek. İyi yetişmiş ve konuya hakim olan Homeopati danışmanları şu anki talebe cevap veriyor olsa da, yurtdışındaki sayıyla karşılaştırıldığında homeopat sayısı hala çok az.

Homeopatik ilaçların içeriğinden söz edecek olursak neler söyleyebiliriz? Bildiğimiz kadarıyla hayvan dokuları, madenler, mineraller kullanılıyor içeriğinde. Başka neler var? İlaçlar nasıl hazırlanıyor?

Bitkiler, ağaçlar, çiçekler, bitki kökleri, hastalıklı dokular, hayvanlar, mineral ve metaller ve aslında aklınıza gelebilecek pek çok materyalden bir homeopatik “remedy”(ilaç) elde edilebilir. Kahve, çikolata, x-ray ışınları, kanserli dokular gibi değişik örnekleri de sayabiliriz. Bu materyaller, Homeopati laboratuarlarında, çeşitli seyreltme ve potentize etme teknikleriyle hazırlanıyorlar. Bir örnek verecek olursak, papatyanın tentürü çıkarıldıktan sonra, bu sıvıya 1’e 99 veya 1’e 10 oranlarında alkol/su karışımı ekleniyor. Ve 100 defa çalkalanıyor. Bu çalkalanmış sıvıdan tekrar bir damla alarak yine 99/9 damla sıvıya ekleniyor ve yine 100 defa çalkalanıyor. Her bir çalkalama işlemi sıvıyı daha da potentize hale getiriyor. Böylece dozlar ortaya çıkıyor. Daha fazla seyreltilip çalkalanmış sıvılar daha yüksek dozlar oluyorlar. Ve çoğu zaman bu sıvılar sakroz tabletlerine emdirilerek şişeleniyor ve eczanelere veya doğal sağlık dükkanlarına konuluyor.

Homeopatik ilaçlara bitkisel demek doğru olur mu?

Doğru olmaz. Bitkisel tedavilerde, bitkilerin hammadde formunda vücutta yaptıkları etkilerden faydalanılır. Sakinleştirici, kan dolaşımını hızlandırıcı vs gibi etkileri olan ve bitkilerin bileşiminde bulunan bu maddeler, çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılır. Homeopati ise sadece bitkilerden değil, aklınıza gelebilecek her materyalden faydalanıyor. Hem de bu materyaller seyreltilerek içeriğindeki, vücuda direkt etki eden bileşimlerinden de arındırılıyor. Sonuçta homeopatik ilaçlar, bir bitkiden hazırlanmış olsalar dahi, bitkiyi yüksek miktarda seyrelterek, bitkinin frekansı da diyebileceğimiz daha sübtil bir forma dönüştürüyor. İçeriğindeki etken maddenin geri plana çekilip bitkinin doğada var olma halinin, enerjisinin ve yaydığı frekansın ön plana çıktığı bir forma dönüştürülüyor.

Her hastalık homeopatik ilaçlarla tedavi edilebiliyor mu?

Homeopatide hastalığa değil, hastaya çözüm ararız. Dolayısıyla bir kişide 1 ayda iyileşen bir hastalık, diğer bir insanda 1 haftada iyileşebilirken, bir diğerinde sadece hafifleyebilir. Organizmayı ço
zayıflatmış hastalıklarda ise Homeopati hiç işe yaramayabilir. Burada organizmanın gücü hastalığın isminden daha önemli bir kriter. İyileştirilebilen hastalıktan çok, iyileşebilen hasta vardır. Önceden uygulanan tedaviler, genetik faktörler ve yaşam gücü burada ilk kriterlerdendir. Tabi bazı hastalıklar, doğası gereği tüm vücudu zayıf bırakan ve yaşam gücünü zayıflatan karakterdedirler. Kanser gibi. Bu hastalıklarda Homeopati çok başarılı sonuçlar verse de, beraberinde destek tedavilerin de kullanılması yerinde olacaktır. Ve her koşulda klasik tıbbı reddetmemek ve her türlü tedaviye açık olmak gereklidir.

Dolayısıyla prensipte evet her hastalık Homeopati ile iyileştirilebilir gibi görünse de, bunun da her sistemin olduğu gibi sınırları vardır. Bu sınırlar ise hastalık isimlerinde değil, hastanın kendisindedir.

Yine de Homeopati ile iyileşen hastalıklara bakacak olursak, uzun bir liste ile karşılaşırız. Astım, depresyon, cilt rahatsızlıkları, ülser, artrit, kas-eklem rahatsızlıkları, migren, auto-immün hastalıklar, yorgunluk, yas, uykusuzluk, özgüven problemleri, endişe, fobi gibi hem ruhsal ve fiziksel pek çok rahatsızlık için Homeopati kullanılabilir. Ama her zaman hastalığın adının değil, bunu yaşayan insanın ruhsal-mental karakterini de göze alarak terapi yapılması gereklidir

Homeopati, her bireyin hastalanma biçiminin farklı olduğuna ve karakter özellikleri ve duygu dünyasına göre semptomların ortaya çıkışının apayrı olduğunu gören bir yapıya sahip. Bu çok ilginç bir şey. Aslında herkes kendine özgü hastalanıyor. Bunu biraz açar mısınız?

İngilizce hastalık anlamına gelen “disease” kelimesi bu ilginçliğe bir bakış açısı getiriyor. Dis-ease, konfordan, rahatlıktan uzak anlamına gelen bir kelime aslında. Hastalık da aynı bunun gibi rahat olma, dengeli olma halinden uzaklaşmak anlamında ele alınır homeopatide.

Herkesin rahatlıktan uzaklaştığı nokta ise, kendi zayıflıklarında, karakterinde, yaşanmışlıklarında gizli… Birisi için hakarete uğramak hastalık yaratabildiği gibi, diğerinde başarısız olmak, sevdiği birini kaybetmek, ya da en temelde kendini sevmemek gibi “zayıf noktalar” hastalığı yaratan faktörler oluyor aslında. Bunun için de, iki insan migren hastalığından şikayet ediyor olsa bile, buna yakalanma hikayeleri çok farklı gelişmiş oluyor. Tam da bu yüzden hastalık yoktur, hasta vardır deriz homeopatide. Her insanın zayıf düştüğü hayat olayları bambaşka gelişmiştir çünkü. Bunun yanı sıra, hayatı yaşama biçimleri de farklıdır. Kimisi için hayat bir yarış gibi, kimisi için bir çile çekme alanı…Tüm bu algılama biçimleri ve karakter özellikleri ise o bireyi birey yapan unsurlar ve homeopatide çok önemli veriler
Yurtdışında bu alanda pek çok kaynak, merkez var. Türkiye’de hastalandığınızda bir doktora gitmek maalesef yeterli olmuyor. Bir doktor ameliyat derken başka bir hekim ameliyata gerek olmadığını savunuyor. Bu durum hasta psikolojisiyle bir kafa karışıklığına neden olabiliyor. Homeopati ile ilgilenenler bütünsel bir yaklaşımda olduğu için bu tür karışıklıklar ortadan kalkıyor mu?

Evet klasik tıpta bu tip görüş ayrılıkları oluyor ve bu çok normal. Her sistemin olduğu gibi tıbbın da eksiklikleri ya da farklı bakış açıları var ve klasik tıbbı eleştirmek yerine, bize sağlayacağı olanakları değerlendirmek gerekli diye düşünüyorum. Homeopati bu açıdan tüm tıp sistemlerini geride bırakan mucizevi bir yöntem gibi görülmemeli. Hastalık ne olursa olsun bir hekimin görüşünü almak gerekli. Ama özellikle bazı kronik hastalıklarda, klasik tıp iyileştiren bir yöntem bulmak yerine, baskılayıcı tedavileri kullanıyor. Bunun sebebi ise insana parçaların bir araya geldiği bir makine gibi bakmaları oluyor. İşte bu gibi durumlarda, holistik bakış açısından yoksun, hastaya bütün bakamayan yöntemler, bahsettiğiniz kafa karışıklığını yaratıyor. Bambaşka tedaviler öneren başka uzmanlar devreye giriyor. Bu gibi durumlarda homeopatideki bütüncül yaklaşımdan faydalanmak, hastayı çok rahatlatıyor. Neden hastalandığının sebebini daha geniş açıdan görebilince, kendini de daha iyi tanıyabiliyor. Ama her koşulda klasik tıbbı reddetmeden ilerlemek en ideali. Bence Homeopati klasik tıpla elele yürüdüğünde en güzel sonuçları veriyor, birbirine karşı değil, bir arada yürüyen yöntemler gibi görülmesi daha sağlıklı sonuçlar doğuruyor.


Başınız ağrıdığında geleneksel yöntemlerle bir ilaç alırsınız ve geçmesini beklersiniz. Homeopatik tedavide durum biraz farklı. Baştan sona bu süreci bizimle paylaşır mısınız?

Homeopatik terapi, danışanın homeopata gelip şikayetini anlatmasıyla başlar. Şikayetinin nasıl başladığı, nasıl seyrettiği, hangi zamanlarda, ne şekilde ortaya çıktığı gibi kriterler çok önemlidir. Bununla beraber, bu insanın nasıl bir karaktere sahip olduğu, hayata nasıl yaklaştığı, ne tepkiler verdiği, nelere öfkelenip, nelerden endişeye kapıldığı gibi durumlar da göz önüne alınır. Hastalığının karakteristiği de tıpkı bir insanın karakterini inceler gibi incelenir. Derinin görünen ya da görünmeyen kısımlarında mı döküntüsü var? Sıcak uygulama mı yoksa baskı mı ağrıya iyi geliyor? Geceleri mi yoksa gündüz saatleri mi kötüleşiyor? Gibi sorularla hem hastanın hem de hastalığının karakteristiği ortaya çıkarılır. Tüm bu bilgilerden yola çıkarak, bu kişiye eş olacak bir homeopatik remedi seçilir. Bu remedi, doğada benzer semptomları yaratma kapasitesine sahip bir maddedir. Basit bir örnekle, çarpıntısı olan ve uykusuzluk çeken birine, homeopatik şekilde hazırlanmış kahve vermek gibi. Bu benzer madde bulunup, kişiye verildiğinde, gözlemleme süreci başlar. Şikayetler ne ölçüde iyileşir/değişir, mental ve ruhsal durum nasıl değişir? Uyku/yemek düzeni ne duruma gelir? gibi soruların cevabına bakıldığı bir gözlem sürecidir bu. Herkesin tedaviye vereceği cevap farklı zamanlarda ortaya çıkar. Burada da her insanın farklı karakteri devreye girer. Ardından iyileşme sağlanıncaya kadar doğru dozda doğru remedi verilir ve bu süreç gözlemle, hasta ve terapistin sürekli irtibatta kalmasıyla devam eder.

Homeopati alanında Türkiye’de ne gibi çalışmalar yapılıyor?

Türkiye’de özellikle İzmir ve İstanbul’da kurulmuş olan Homeopati Dernekleri, uzman yetiştiren eğitimler, seminerler ve homeopatinin bilinirlik kazanabilmesi adına düzenledikleri atölyelerle oldukça başarılı işler yapıyorlar. Her birinin düzenlediği 2-4 sene arasında süren Homeopati eğitimleri var. Bu eğitimden mezun veya halen eğitimde olan insanların yardım alabileceği veya bilgi paylaşabileceği gruplar oluşmuş durumda ve Homeopati danışmanlığı yapmaya başlayan insanların aldıkları vakayı paylaşıp destek alacakları süpervizyon toplantıları yapılıyor. Yurtdışından, dünyaca tanınan homeopatlar seminerler için davet ediliyorlar.
Türkçe kaynağın azlığı sebebiyle bazı Homeopati kaynak kitapları Türkçeye çevrilip basılıyor. Homeopatik remedilerin eczanelerle satılabilmesi için izinler alınıyor. En önemli çalışmalardan biri olarak da, homeopatinin yasal durumu, kimlerin Homeopati uygulayabileceği, Homeopati danışmanlarının denetlenmesi gibi yasaların oturtulması adına Sağlık Bakanlığı’yla görüşmeler sürdürülüyor. Yani homeopatinin eğitimini, uygulanışı yasal bir zemine oturtmak, bilgisiz kimselerce bu işin yapılmasını engellemek, daha güvenli bir zemin oturtmak adına her geçen gün yeni bir çalışma yapılıyor. Çok yakın bir gelecekte, Türkiye’nin, diğer Avrupa ülkeleri, Abd ve Hindistan’da olduğu gibi Homeopati çerçevesi oturtulup, hem danışan hem de danışmanlar için belirgin bir platform oluşturulacak.